17 Mayıs 2011 Salı

OSMANLI PADİŞAHLARINA DAİR PEK BİLİNMEYENLER ... (4)


SULTAN ABDÜLAZİZ : Gayet fatin (açık zihinli), kuvve-i nuthiyesi (konuşma yeteneği) mükemmel ve hazır cevap idi. Atlara, yemeğe, cirite, okçuluğa, deve-horoz--koç dövüştürmeye orta oyununa ve pehlivanlığa, yüzücülüğe,jimnastiğe meraklıydı. Tatlı limonu çok severdi. Tütünden nefret eder ve sigara aleyhine makale yazdığı bilinmektedir.Piyano ve lavta çalmayı biliyor. Gerçek anlamda resim çizen ilk Osmanlı padişahtır. Gezi maksadıyla yur dışına çıkan ilk padişahtır.
Siyah mürekkeple yazılmış hiçbir şeye bakmaz ve hiçbir şeyi imzalamak istemezdi.

V.MURAD : Osmanlı hanedanı içinde en kısa görevde kalan padişahtır. 93 gün tahtta kaldığı süre içinde ruh sağlığı bozuktur, cinnet halinde yaşamıştır.Piyano ve keman çalmaya düşkündü.

II.ABDÜLHAMİD : Atlara o kadar meraklıydı ki,bir Arap aşiret reisinin, yaralı sahibini savaş yerinden uzaklaştıran 'Ferhan' isimli atı elde etmek için aracılar yollamış ve ne yapıp edip kendine hediye ettirmişti. Silah kullanma konusunda çok maharetlidir. Nişan aldığı yere adını yazar, havaya attığı madalyaları ortasından delebilirdi. Usta bir marangozdu.Polisiye roman okumaktan çok hoşlanırdı.30bin karelik fotoğraf albümü, fotoğrafa ne kadar meraklı olduğunu gösterir. Tarçını çok severdi. 'Eğer yakışık alsaydı, suyun üzerine de tarçın ekleyerek içerdim' sözleri meşhurdur.

V.MEHMED REŞAD : Padişah olduğunda 65 yaşında bulunuyordu. Saray çalışanlarının maaşlarını elleriyle ödeyecek kadar tutumludur.Dini kitaplar okur,Doğu edebiyatıyla yakın meşgul olurdu.İyi Farsça bilirdi.
Osmanlı padişahları içinde tahtta bulunduğu sırada ameliyat edilen ilk ve tek padişahtır.
İstanbul'da ölen ve İstanbul'a gömülen son padişahtır.

VI.MEHMED VAHDETTİN : Genellikle askeri üniforma giyer, burnunun üstüne oturtulmuş çerçevesiz gözlük takardı.Okuduğunu iyi anlarmış ve yazılarını kurşun kalemle yazmayı tercih edermiş.Kaynaklara göre Arapçayı tüm kurallarıyla bilir ama konuşmazdı.Farsçayı da o derecede biliyordu.

HALİFE ABDÜLMECİD : Padişah olmayıp uhdesinde Halife unvanını 16 ay taşımıştır.Çok başarılı bir ressamdır,eserleri hala büyük ilgi uyandırmaktadır.doğu ve Batı musikilerini iyi bilirdi. Ney üflemeyi bilir ve lavta da çalardı.Fransızca,Arapça,Almanca ve Farsça öğrenmiştir.
Trafik cezası kesilen ilk halifedir.

16 Mayıs 2011 Pazartesi

OSMANLI PADİŞAHLARINA DAİR PEK BİLİNMEYENLER ... (3)


II.MUSTAFA : 31 yaşında tahta çıkmış ve cülus töreninin hemen ardından hatt-ı hümayunda ''zevk ü sefayı ve rahatı'' kensine haram ettiğini, atası Kanuni gibi bizzat ordunun başında sefere çıkmak istediğini, ''din ü devlet ve hizmet-i ibadullah'' için çalışacağını ilan etmiştir.
önce 'Meftüni' sonraları 'İkbali' mahlaslarıyla şiir yazmıştır.

III.AHMED : Lale Devri Padişahı olarak tarihe geçmiştir.Şair, münşi (çok iyi bir yazar), ve çok iyi bir hattat olarak kabul edilir.Yazdığı levhaları camilere yazdırırdı.Tuğra çeken tek padişah olarak tarihe geçmiştir.
900 geze (arşın) ok atıp Okmeydanı'nda adına taş diktirdiği bilinmektedir.
Tam üç defa ikiz çocukları olmuştur ve bir rekorun sahibidir.

I.MAHMUD : Hilalci, mühür kazıcısı ve kuyumcuydu. 'dünyada iki şeyden kam alamadım, biri evlad (hiç çocuğu olmamıştı), biri mehtap' sözü ona aittir.
Osmanlı'da kitap rönesansı başlatan hükümdardır diyebiliriz.Yalnız Ayasofya Kütüphanesine 4 bin cilt kitap vakfetmiştir.Osmanlı Devleti'nde ilk madalya onun zamanında çıkarılmıştır.

III.OSMAN : Osmanlı Padişahlarının en şişmanı olarak bilinir.Kimseye güvenmez, şüpheciliği devlet başkanlığının esası kabul edermiş.Boş zamanlarında marangozlukla uğraşır.Döneminde 7 büyük yangın çıkmıştır İstanbul'da.Bu yüzden 'Yangınlar Padişahı' olarak anılır.

III.MUSTAFA : Meslek olarak sikkezenliği seçmiştir, yani para basma işine meraklıdır.Astrolojiye düşkündür.Talihe fazlasıyla inanır.Yaptırdığı üç büyük caminin hiçbiri kendi adıyla anılmaz.
Son olarak cerrahiye tarikatına girmiştir.

I.ABDÜLHAMİD : Hem okçudur, hem de yay imal eder.I.Mahmud zamanında kapatılan matbaanın onun zamanında yeniden açıldığını biliyoruz.Osmanlı Devleti'nde yerli malı kullanımı mecburiyetinin ilk defa onun devrinde getirilmiş olduğunu da biliyoruz artık.

III.SELİM : Meslek olarak nakkaşlığı seçmiştir.
III.Selim Osmanoğllarının yetiştirdiği en büyük, hatta deha çapında bestekar olarak tanınır.ikisi de ayry ayrı uzmanlık gerektiren tanburi ve neyzenlikte üstad mevkiindeydi. Türkiye'de ilk bale onun huzurunda oynanmıştır.

IV.MUSTAFA : Sadece bir yıl iki ay tahtta kalabilmiştir.Ona dair pek bilgi yoktur ama pek çok kaynakta onun için 'mürteci padişah' damgası vurulmuştur.

II.MAHMUD : III.Selim'e yakın seviyede büyük bir bestekardır.Bestelerinde Hicaz Divanı meşhurdur. Tambur çalıyor ve ney üflüyordu.Ayrıca ender bulunan hanendelerden olduğu söylenir.
Ok ve tüfek atmada mahareti vardı.Hareketsizliğe tahammülü yoktu.Memurlara fes giydirme mecburiyeti getirmesi yüzünden adı 'Gavur Padişah'a çıkmıştır.Cerrahi tarikatına müntesiptir.

SULTAN ABDÜLMECİD : Osmanlı padişahları arasın dört oğlu birden tahta çıkmış tek padişahtır.Boş zamanlarında ok ve yay imal etmekle meşgul olurdu.Sarayda Batılı anlamda müzik dersi alan ilk padişahtır.Piyano çalar ve Batı müziğini alaturka kadar korurdu. Johann Strauss onun adına bir 'Türk Marşı' bestelemiştir.Bir baloya giden ilk padişahtır.Ecdadından Yavuz Sultan Selim'i çok severdi.Türbesini onunkinin yanına yaptırmıştır.



















11 Mayıs 2011 Çarşamba

OSMANLI PADİŞAHLARINA DAİR PEK BİLİNMEYENLER ... (2)

            
II.Selim : Lakabı 'Sarı' dır. Kuyumculukla yakından alakalıdır.Şair Baki ile çok yakın arkadaşlık kurmuştur. Şiirle ilgilenmiştir fakat divanı yoktur.Mahlası 'Selimi' dir.İlk defa İstanbul'da doğan ve ölen, ilk kez ordusunun başında sefere çıkmayan Osmanlı padişahı O'dur.

III.Murad : İlginç özelliklerinden biri ağzından nadiren 'hayır' sözü çıkmasıdır. İyi bir hattattır. Türkçe,Arapça ve Farsça olmak üzere 4 ayrı divanı vardır.Fütuhat-ı Siyam adlı önemli bir tasavvufi risale kaleme almıştır.Dünya tarihiylr ilgili çeviriler yaptırmıştır.Sarayda bilinen ilk ikiz doğum vakası onun hareminde gerçekleşmiştir.


III.Mehmed : Bir kaşık ustasıdır.Okçuların ok atarken parmaklarına taktığı fildişi yüzükler de imal ederdi. İngiltere kraliçesi I.Elizabeth ona bir org hediye etmiştir.

I.Ahmed : Sultan I.Ahmed'in talihi neredeyse 14 üzerine kuruludur. 14 yaşında tahta çıkmış, Osmanlı'nın 14.padişahı olmuş ve 14 yıl padişahlık yapmıştır.
Tahta çıktıktan sonra sünnet olan ilk Osmanlı padişahı da odur. Cirit oyunlarına meraklıdır.Atlara had safhada meraklıdır. Dini konulara hassasiyeti bakımından en önde gelen padişahlardan sayılır.

I.Mustafa : Cumhuriyet Dönemi Osmanlı Tarihlerinde 'deli' olarak yaftalanmış da, eski kitaplarda 'Mecnun' olarak zikredilir ve gizemli kişiliği biraz daha merakla araştırılırdı.
Pek kısa süren 2 saltanatında,birincisinde yeğeni III.Osman'a,ikincisinde öbür yeğeni IV.Murad'a zorluk çıkarmadan tahtını terk etmiştir.
Ayrıca 2 defa tahta çıktığı halde annesinin adı bilinmeyen tek Osmanlı padişahıdır.
Kadınları asla yanına yaklaştırmaması hep zikredilmiştir.Haremdeki onca cariye arasında hep bekar yaşamış ve bekar ölmüştür.

II.Osman : 'Genç Osman' diye adlandırılır.Fatih zamanında başlayan cariyelerle evlenme geleneğini delerek Şeyhülislam Esad Efendi'nin kızı Ukayla'yı nikahlamıştır.Ata binmeye meraklıdır ve bindiğiatların eyerlerini kendi imal eder.

IV.Murad : Yaykirişi imal ederdi. Kimsenin çekemediği yaylarla isabetli ok fırlatması meşhurdu.
Tam bir at tutkunudur.Onlara Tayyar.Saçlı Doru,Celali,Şam Alacası,Dağlar Delisi,Mercan,Bad-ı Saba gibi orjinal isimler vermiştir.Koşu halindeki attan bir başka atlayabilirdi.
'Muradi' mahlasıyla hem divan hem de aşık tarzı şiirler yazmıştır.Arapça ve Farsça bilmektedir.
Düzenlediği 2 büyük Şark seferinin anısına Saray'ın en seçkin eserlerinden Revan(1636) ve Bağdat (1639) köşklerini yaptırmıştır.
'Murad-ı Rabi' yenilmesi güç bir satranç ve dama oyuncusudur.

Sultan İbrahim : Tarihimizde genellikle 'Deli'diye anılır.Topkapı Sarayı arşivinde 250 civarında mektubu bulunmuştur.Şehzadeliği sırasında kafes arkasında yaşadığı odada kuş beslemiştir.
Hacıların asalarına takılmak üzere hilaller imal etmiştir.At tutkusu babasından geçmedir.

IV.Mehmed : 39 yıllık saltanat süresiyle Kanuni'den sonra en uzun süre tahtta kalan padişahtır.En büyük hobisi avcılıktır ve 'Avcı' lakabıyla anılmıştır.Bugün Ukrayna sınırları içinde bulunan Kamaniçe seferine bizzat katılmıştır.Cesaretni Serez ile Selanik arasında Venedik korsanlarının top atışına maruz kalmasına, bir kaç güllenin başının üstünden geçip gitmesine rağmen istifini hiç bozmayışından,usta bir binici olduğunu da 2,918 metre yüksekliğinde olan Teselya'daki Olimpos Dağı'na tırmanırken atının uçuruma düşmesi sırasında yere atlayarak kendisini kurtarması sırasındaki çevikliğinden anlayabiliriz.

II.Süleyman : Osmanlı hanedanından Süleyman adını taşıyan iki padişahın çıkmış olması,ikisinin de sefer sırasında ölmüş bulunmaları ve aynı türbeye gömülmüş olmaları tarihin cilvelerindendir.
Halvetiyye tarikatına intisap ettiğine dair bir bilgi vardır.
39 yıl veliaht kalarak bir rekora imza atmış ve sabır sınırlarını epeyce zorlamıştır.
Hiç evli olmayan padişahlardan biri de II.Süleyman'dır.
Fermanlardaki tuğrasının yanına çiçek koyduran ilk padişahtır ve bu sonradan moda olacaktır.

II.Ahmed : Sağlıksız bir bünyeye,hassas ve hiddetli bir mizaca sahiptir.Kendi eliyle çok güzel Kur'an-ı Kerimler yazmıştır.Arapça ve Farsça'ya vakıftır.Şehzadeliği sırasında tuttuğu hatıra defterinden söz edilir.

Padişah olarak İstanbul'a hiç ayak basmamıştır.

10 Mayıs 2011 Salı

OSMANLI PADİŞAHLARINA DAİR PEK BİLİNMEYENLER ...

Osman Gazi: Bir Giydiğini bir daha giymezmiş.Sebebi müsriflik değil,başkasını yani bir garibanı sevindirmektir.
Birisi elbisesine dikkatlice baksa ona bağışlarmış elbiselerini.

Orhan Gazi:Onu görme bahtiyarlığına erişen İbn Battuta'nın anlattığına göre, 'hiçbir şehirde 1 aydan fazla oturmaz, aralıksız olarak kafirlerle savaşı sürdürür, onların kalelerini bir bir kuşatarak ellerinden alırmış.'
En büyük zevklerinden biri yaptırdığı camilerin kandillerini kendi elleriyle yakmak ve imaretlerinde pişirttiği yemeği kendi elleriyle fakirlere ve gariplere dağıtmaktı.

I.Murad: Batı kaynaklarında az konuşan ama konuştuğu zaman güzel sözler söyleyen 'hayırhah' bir hükümdar, yorulmak bilmeyen bir avcı ve kibar bir 'şövalye' olarak öne çıkartılır.Osmanlı kaynakların da ise, hayırseverliği ve adaleti ısrarla vurgulanır.Özel bir kütüphanesi olduğu bildiğimiz ilk padişahtır.
Mevlana'ya karşı aşırı bir sevgisi vardır.'Hünkar' ve 'Hüdavendigar' unvanlarını almasında bu derin sevginin etkisi görülür.

Yıldırım Bayezid : Osmanlı Sarayında av teşkilatının kurucusudur.Kaynaklarda ciddi bir edayla şiir yazdığı söylenen ilk padişah Yıldırım Bayezid'dir.'Yıldırım' mahlasıyla yazar. Mahlasını bildiğimiz ilk padişah da odur. Osmanlı hanedanı içinde ilk defa 'serasere' giyenin, gümüş ve altın tabaktan yemek yiyenin Yıldırım Bayezid olduğu söylenir.

Çelebi Mehmed: Hammer onu Osmanlı padişahlarının en sevimlisi ilan eder.Çocukluğunda yay kirişi yaptığı ve bu yüzden 'kirişçi' veya 'kürüşçü' lakabıyla anıldığı söylenir.Çelebi Mehmed Osmanlı biniciliğinin piri sayılabilir.Bu işi sistemli ve adete bir kulüp mantığıyla geliştirmek için topladığı usta binicilerle iki cündi bölüğü kurmuştur.

II.Murad: Şiire ve musikiye meraklıdır.Bir padişahın kendi isteğiyle tahtını başkasına bıraktığı tek örnekitir. Hacı Bayram Veli'ye yakın alakası vardır.Bayrami dervişlerine vergi muafiyeti tanımıştır.Ölümünden 5 yıl önce vasiyetini yazmış,dönemin alimlerine tescil ettirmiş ve cenaze masraflarının devlet tarafından karşılanmamasını istemiştir.

Fatih Sultan Mehmed: Venedikli Zorzi Dolfin, onun az gülen,zeki,çalışkan,cömert,amacına ulaşmakta inatçı,her gün mutlaka kitap okuyan,Roma tarihini,Papaların hayatını,Heredot'un tarihini ve daha pek çok tarih kitabını okuyup dinleyen,araştırma-inceleme yapan eşssiz bir insan olarak tanıtır.
Tutku derecesine varan hobisi haritacılıktır.Devrinde Venedik matbaacılarının ona harita beğendirmek için birbirleriyle adeta yarıştığı öenmli tarih kitaplarında yazmaktadır.
Şairliğiyle temayüz etmiş ilk Osmanlı padişahıdır.Divanı olmasa bile divançesi,yani küçük divanı vardır.Mahlası 'Avni'dir.Sarayda bahçıvanlık yaptığı görülmüştür.Arapça ve Farça'nın yanında Yunanca ve Latince'yi anlayacak kadar da olsa bildiği söylenir.Yemeklerini yalnız başına yerdi.

II.Bayezid: Hat sanatına özel bir ilgi duyduğu Gülzar-ı Savab adlı eserde kaydedilmiştir.Şeyh Abdullah'tan hat konusunda icazet almış,padişah olduktan sonra hocasını bırakmamış,onu sarayda muallimlik ve katipliğe getirmiştir.Kaynaklarda beste yaptığından bahsedilen ilk padişahtır.Acem (İran) edebiyatını çok sever.İyi bir kitap okurudur. Oğullarını da öyle yetiştirmiştir. Şehzade Korkut'u tam bir bilim adamı gibi yetiştirmiştir. Öbür oğlu Şehzade Ahmed'in ise Arapça siyasetname yazacak kadar Arapça bilgisene sahip olduğu görülüyor.
Osmanlı padişahlarının en dindarlarından olduğuna dair bir ittifak vardır.

Yavuz Sultan Selim : Kulağına küpe değil, bazı yerlerde 'mengüş' yani bakır bir halka taktığı rivayeti geçmektedir.Kendisi için saraylar yapılmasını istemez sadece devlet hazinesini dolu bırakmak isterdi. Hobisi kuyumculuktur.Farsça,Tatarca ve Arapça öğrenmiştir.300 gazel ihtiva eden Farsça bir divanı vardır. Farsça tam divan sahibi olan tek sultandır.'Selimi' mahlasını kullanmıştır.Özel ilgi alanı tarihtir.Moğolların Doğu'daki seferlerini anlatan Vassaf Tarihi'ni seferlerde dahi yanında götürürdü.Lüks ve sefaletten nefret eder.Bir koleksiyonerdi.

Kanuni Sultan Süleyman : Kanuni'nin adı,Kur'an-ı Kerim'den tefe'ül edilmek, yani rastgele bir sayfa açıp parmağın bir kelimenin üzerine konulması suretiyle Süleyman konulmuştur.Kuyumculuğa meraklıydı; ustalığı o derecedeydi ki,İtalyan kuyumculuk sanatının örneklerini tanıyacak ve uygulayacak kadar mükemmeldi. Arapça, Farsça,Tatarca ve Çağatayca biliyordu.Seramik meraklısıdır.
Tasavvufa ve şeyhlere özel bir alaka göstermiştir.Mevleviliğe intisap etmiş,Nakşilikten el,Halvetilikten ise zikir almıştır.

Padişahlarımızın bilinmeyen yönlerini bölümler halinde yazmak durumunda hissediyorum. On padişah şeklinde gidip bölümler halinde yayınlamak daha mantıklı geliyor.
Padişahlarımıza dair bunları biliyor muydunuz?

8 Mayıs 2011 Pazar

HAARP NEDİR?

   HAARP- Bu harfler ABD'nin en gizli askeri projelerinden biri olan 'High Frequency Active Auroral Research Program' isminin baş harfleri.Adından da görüldüğü gibi yüksek frekansla ilgili bir program bu.
   Bu proje 8 yıldan beri, Alaska'da Gakona askeri üssü yakınlarında, ABD Hava ve Deniz Kuvvetlerince gerçekleştiriliyor.Resmi amacı,İyonosfer'de araştırma yapmak.Bu projenin gerçekleşmesinde 3 Amerikan şirketi ARCO,Raytheon ve E-Sistemleri öenmli rol oynadı ve hala oynuyor.
Amerikalı askeri yetkililere göre HAARP şunları gerçekleştirecek :
1.Atmosferdeki termonükleer araçların elektro manyetik araçlarını değiştirmek,
2.Denizaltılarla haberleşmeyi kolaylaştırmak,
3.Radar sistemlerini son derece geliştirmek,
4.Çok büyük bir bölgede,ABD ordusu dışında tüm haberleşmeyi durdurmak,
5.EMass Cray bilgisayarları ile ortaklaşa,toprağın altını çok derinlere kadar incelemek,
6.Büyük alanlarda petrol,doğalgaz ve mineralleri tespit etmek,
7.Cruise füzeleri gibi her türlü saldırı silahı ve uçağı havada imha etmek.
 
   Gelgelelim bu projeye karşı çıkan Amerikan bilim adamları da var. Sebebi çok tehlikeli olması,bunun yanında bu güce sahip olanın dünyanın tek hakimi olacağı iddiası.
Projenin karşıtlarından biri olan ABD'nin en ünlü jeofizikçilerinden Prof. Gordon J. F. MacDonald''e göre, elektromanyetik teknoloji bakın daha neler yapabilir:
1.İklimleri değiştirebilir,
2.Kutupları eritebilir veya yerinden oynatabilir,
3.Ozon tabakası ile oynanabilir,
4.Deprem yaratabilir,
5.Okyanus dalgalarını kontrol edebilir,
6.Dünyanın enerji alanları ile oynayarak, insan beynini kontrol altına alabilir,
7.Radyasyon yaymayan termonükleer patlama oluşturabilir.

   Bunu neden mi yazdım?
Asıl konu şu, 17 Ağustos depremin doğal afet olamayacağı şüphesi.Bu zamanın 'SABAH'gazetesinde de yazılmıştı komplo teorisi olarak. İnsan düşünmeden edemiyor.Sismik bomba atıldı şüphesi var bu konuya vakıf olan insanlarımızda.Sismik bomba şu oluyor; dünyanın çevresine yerleştirilmiş bir uydu,dünyanın herhangi bir bölgesine, insan kulağının asla duyamayacağı çok güçlü bir ses dalgası gönderiyor.Bu da yer sarsıntısına neden oluyor.Eğer bu ses dalgaları kırılmaya yüz tutmuş fay hatlarına gönderiliyorsa ,sarsıntı çok daha şiddetli oluyor.
ABD'nin asıl hedefi; Kuzey Anadolu deneyden elde edeceği tecrübe ve bulguları San Andreas fay hattına uygulamaktı.Bu iş çok yüksek askeri gizlilik taşıdığından yürütme işi İsraillilere verildi.
ABD ve İsrail elektro-sismik haberleşme tatbikatı yapacaklardı ve deney başarılı olacağından sonunda kimse normal dışı bie şey olacağını farketmeyecekti.Bu amaçla tatbikatı (Gece Şahini Tat.)03:00 da yapmayı planladılar.1-2 dk. içinde oluşturdukları muazzam enerjiyle Marmara'nın altındaki aylardır oluşan basıncı,dışarı atacaklardı.Böylece büyük bir deprem önlenmiş olacaktı ama bir şeyler yanlış gitti.45 sn. süren deprem beklenenin 10,000 kat üstünde bir güçle geldi.Zayıflayan ve titreyen elektirikler geri geldiğinde saat 03:05 i gösteriyordu.
İşin garip tarafı İsraillilerin 20 Ağustosta Ataköy açıklarında uçağı düştü.Bu haberlerde sadece 10 saniye haber olarak geçti ve sonra haber kesildi.Abdullah Kaplan isimli balıkçı o gece denizdeydi uçağın düştüğünü gördü ve arkadaşlarıyla uçağı  Zeytinburnu Limanına çektiğini İsraillileri kurtardıkları için teşekkür beklerken,küfür yediklerini dile getirdi. Belli ki yaptıkları insanlık dışı hareketin nerde yanlış olduğu tespit etmeye gelmişlerdi.

17 Ağustos depremi doğal afet midir? ABD-İsrail işi midir bilinmez ama bu konu üzerinde durulması ve araştırma yapılması önemlidir.

Sizce depremin kaynağı ne?

Haarp,Kıyamet Teknolojisi gibi konularda bilgi edinmek istiyorsanız;
Harp Akademileri Bülteni sayı 201
Kara Kuvvetleri Genel Plan ve Prensipler Başkanlığı Bilgi Toplama ve Yayım Şubesi Bülteni - Haarp Yüksek Frekans Aktif Auroral Araştırma Programı Bülten no: 115
www.seismo.unr.edu/ftp/pub/louie/class/100/seismicwaves.html
www.seismo.unr.edu/ftp/pub/louie/class/100/platetectonics.html
www.haarp.alaska.edu/
www.eartquake.com/generalinfo.html

7 Mayıs 2011 Cumartesi

AVRUPA BİRLİĞİ (!)

İsterseniz önce biraz hafızamızı tazeleyelim.
Tom Spencer- AB Dış ilişkiler Komitesi Başkanı 1999 :
        ''Türklere ileride bir gün AB'nin parçası olacakları yolunda 30 yıldır söz vererek hiç dürüst bir davranışta bulunmadığımızı düşünüyorum.Çünkü gerçek, AB'nin Türkiye'yi üye olarak kabul etme yolunda hiç bir niyetinin olmadığıdır. Türkiye bir yandan köktendincilerin diğer yandan bizim tutamayacağımız sözlerin arasına sıkışmış durumdadır. Türkiye'ye gerçek niyetimizi anlatmamız daha dürüst bir davranış olurdu.''
Valery Giscard D'estaing- Fransa Eski Cumhurbaşkanı 2000 :
        ''Türkiye'nin Avrupa Birliği içinde yeri olmayacak.Bugün Avrupa'da hiç bir lider Türkiye'yi AB içinde istemiyor. Yarın içinde böyle bir niyetleri bulunmamaktadır.Türkiye'ye haksızlık ediliyor.Çğnkü Türkiye AB tarafından aldatılıyor.Helsinki'de aday yapılması Türkiye'ye boşuna umut vermektir...''
Helmut Schmidt- Almanya Eski Başbakanı 2000 :
        ''Avrupa'nın geleceğinde ne olursa olsun Türkiye'nin yeri yoktur.70 milyon Türk vatandaşını Avrupa'nın içinde serbestçe dolaştıramayız.Avvrupa'nın İran,Irak,Sureye gibi ülkelerle sınır komşusu olmasını kabullenemeyiz.Türkiye ile ekonomik ilişkilerimizi sürdürmeliyiz.Genç ve hızlı büyüyen nüfusunun satın alma gücünden faydalanmalıyız.Ancak,Bu ülkenin globalleşmenin temel prensiplerine sahip olmadığını ve uluslararası kardeşliği içine sindiremediğini de görmeliyiz...''
          Avrupa'nın eski liderleri böyle düşünürken arkalarından gelenler de böyle düşünmeye devam etmektedir.Her şeyden önce bu ülkeye yeni gelen her hükümet, bir önceki hükümetin enkazını devralıp sonra arkasında yeni bir enkaz bırakmaktadır.Benim anlayamadığım hükümetlerimizin ülkemizi AB'ye almayacaklarını nasıl oluyor da anlayamıyorlar ya da gerçekten anlamak mı istemiyorlar.AB'nin yeni Haçlı Birliği olduğu artık kabullenilmelidir.Onlar Türkiye'yi isteseler de istemeseler de şunun şurasında en fazla 20 yıl sonra bizi mecburen kendileri isteyeceklerdir.Neden mi? Yaşlanan,yetişmiş iş gücü kalmamış bir nüfusa sahip olacaklar da ondan.
          Önce yapılması gereken şey kendi iç sorunlarımızı çözüme kavuşturup,önlemler alıp işleri yoluna koymaktır.Avrupa bizlere istediği gibi istediği kültürü empoze ederek bizleri gelenek göreneklerimizden,değerlerimizden uzaklaştırmaktadır.Avrupa'nın demokrasisinin,teknolojisinin bizden ileri olduğunu kabul etmemek aptallık olur ama onlar bize teknolojilerini,işimize yarayacak gelişmemize yardımcı olacak şeyleri değil, bizi bize düşürebilecek değerleri,kültürleri satıyor.Her şeyden önce Avrupa'nın bize hala vahşi,barbar olarak baktığını unutmayalalım.Ülkelerindeki dizilerde bizi gelimemiş,şeriatla yönetilen kadınlarımızın tamamının peçelerle yaşadığını gösteren bir milletmiş gibi gösterdiğini ve asla bizi sevmeyeceklerini unutmayalım unutturmayalım.
         Avrupa Birliği'ne girmek için 30 bin kişinin katilinin idamdan nasıl kurtulduğunu unutmayalım.
        AİHM'nin iç işlerimize karışıp aranızdaki problemleri konuşarak halledebilirsiniz dediğini unutmayalım.
        Eee şimdi?
        Siz hala AB istemeye devam edin bakalım... 

TÜRKLER ORMANA NEDEN KORULUK DER?

Türkler dinlerinin gereği doğaya saygı duyardı. Onlar için ateş, hava, su ve toprak önemliydi. Fakat Türklerde önemli bir element daha vardı...