21 Ocak 2012 Cumartesi

SEVGİLİ MÜTTEFİKİMİZ ABD(!), PKK VE TÜRKİYE


            Amerika’nın yıllardır dünya üzerinde kurduğu taktik nedir ve nasıl işler?
Böl ve yut taktiğidir. Etnik ve dini ayrıştırmaya dayalıdır.
Nasıl mı?
En güzel örnekler bizim coğrafyamızdadır. Türkiye’de etnik ayrım yapmak isterler.Görüldüğü üzere Kürtler her gün ayrı bir olay çıkarıyor, askerlerimiz şehit ediliyor KCK adı altında büyük şehirlerde yapılanıyorlar.
Irak’ta Şii-Sünni çatışması çıkarıyorlar ve amaçlarına her seferinde biraz daha fazla yaklaşıyorlar.
            Aslında ülkemiz için bakıldığında Körfez Savaşı sırasında Irak’tan kaçan Kürtler ülkemiz sınır kapılarına dayandı. Amerikan belgelerinde geçen bilgiye göre “en Amerikancı Türk Özal” Amerika’dan yardım istedi ve ABD hemen bu coğrafyada istediği gibi elini kolunu sallayarak istediğini yapma-yaptırmaya başladı.
Bakıldığında özerklik-bağımsızlık isteyen Kürtler aslında yüzyıllardır kardeşçe yaşadığımız Kürtler değil. Irak’tan kaçan Kürtler. Ve Türk topraklarında ayrım yapmak için git gide sayılarını artırmaya çalışıyorlar.

            Şimdi biraz ülkemizde ve ülkemizde gözü olanlarda ne gibi işler karıştırılmış bakalım:
- 2009’da Habur’dan gelen 34 terörist kucaklanarak karşılandı.
- Son on yıllık politikalar Türkiye’yi başka bir dönemece soktu.
- 2007’de Amerika’da PKK2nın silahsızlandırılması projesi başlatıldı.
Buna bağlı olarak Pkk’lılar için kademeli af çıkarılması önerildi. Anayasadan “Türk” kelimesi çıkarılsın istendi.
Sonuç olarak “terörle mücadele yerine, terörle müzakere dönemi”ni başlattılar.
PKK ile Kürdü aynılaştırdılar.

            CIA’den Henry Barkey 2 Kasım 2010’da bakın ne açıklamada bunmuş:
“Kürtlere özerklik verin. Yoksa büyük kentlerde isyanlar çıkar.” dedi ve ne oldu? Başta İstanbul olmak üzere büyük çaplı provokasyonlarla karşı karşıya kaldık. Eee müttefikimiz Amerika bunları biliyordu da neden zamanında bizi uyarmadı? Tehdit etti. Böyle müttefiklik mi olur?

            1999’da Abdullah Öcalan Kenya’da yakalandı. Mahkemede ne dedi?
“Şeyh Sait’in devamıydım, kullanıldım” dedi. Ama buradan hiç kimse Batı’nın Sevr’i  hortlatmaya çalıştığını anlamadı ya da anlamamazlığa vurdu. Sevr Antlaşması Batı’nın Kürdistan projesidir.

            BBC, İsrail-PKK ilişkisini belgeledi. Ama bizim televizyonlarımızda yer aldı mı ya da yeterince yer aldı mı? Tabi ki hayır.
İsrail Kuzey Irak’ta Pkk’lıları eğitiyordu.

Peki şimdi durumlar nasıl işliyor?
Kürt ayrılıkçılara milyon dolarlar harcanıyor. Kürtler anlamıyorlar ki Filistinliler’e olan, kendilerine de olacak.
1984’de kurulan PKK ile gerçekten de Sevr’i hortlatmaya çalışıyorlar. Bunun için de 3 aşama belirlediler.
 1.Aşama:
1991 Körfez Savaşı ile birlikte Kürtler sınır kapılarımıza dayandı. Yukarda da yazdığım gibi Özal, ABD’den yardım istedi ve ABD yeniden ülkemizde boy göstermeye başladı.
2.Aşama:
1988’de Kürt liderler barıştırılacaktı. Bunlar tabi ki Talabani ve Barzani idi. Bu yapılırken de Türkiye ekonomik ve siyasal olarak geriletildi.
Bakın başka neler oldu…
Helsinki Zirvesi ile Türkiye Avrupa Birliği’ne üye ülke yapıldı ve ülkemiz Avrupa kontrolüne girdi.
2001’de Kemal Derviş geldi, e tabi beraberinde de kriz!
Avrupa Birliği’ne uyum sürecinde Türkiye demokratikleştirilecekti, yani etnik bölünmeye giden yol açılacaktı.
İnsan hakları geliştirilecek yani muhalefet ezilecekti.
Bununla birlikte bölücüler desteklenecek buna özgürlük diyecek, PKK’yı özgürleştirecekler, bunları meclise sokacaklar hatta daha ileri gidip Habur’da kucaklayarak karşılayacaklardı.

3.Aşama:
            Birleşmiş Milletler “Korunma Hakkı ve Koruma Sorumluluğu Yasası”nı gündemine aldı. Bu yasayı BM’ye Kanada önerdi.
Bu yasaya göre: “eğer bir ülke vatandaşlarını koruyamıyor ya da korumuyorsa, buna diğer ülkelerin müdahale hakkı vardır” şeklindedir. Bu Kürdistan’a giden yol için hiçbir engel kalmaması demektir.
Libya’ya yapılan müdahale de bu yasayla alakalıdır.
Bu yasa 2005’te BM’ye bağlı 155 ülke tarafında kabul edildi.
Bu yasanın halkların kışkırtılması için çıkarıldığı apaçık ortadadır.

            Bunun dışında değineceğim önemli bir nokta da, büyük liderlerin, yabancı istihbaratçıların, ajanların ortak görüşü; Türk ulusu fikri tartışmaya açılmalıdır. Artık siz buradan ne anlamak isterseniz onu anlayın. Ben yazarsam canınız daha da sıkılır.

            UNFPA Türkiye’deki etnik nüfusu belirlemek için (kaç Türk, kaç kürt, kaç Çerkez, kaç Laz) İstanbul’a geldi. Eğer özellikle kürt nüfusunda artış varsa ilerleyen günler bizim için daha da tehlikeli olacaktır. Buna dikkat etmekte fayda var.
Günümüzde mikro milliyetçilik emperyalizm için çok önemli bir hale gelmiş bulunaktadır. Örneğin yeni anayasada Türk isminin kaldırılması isteniyor.

            ABD’li uzman David Philips’in Türkiye’den isteklerine bakar mısınız?
1-      Güneydoğu’yu yabancı şirketlere açın.
2-      Fırat-Dicle sularını özel bir yönetime devredin.
3-      Türkiye-Irak arasındaki sınırı kaldırın.
4-      Kerkük’ten elinizi çekin.
Görülen o ki ne Kürtler, ne Kürtçe ne de başka bir şey umurlarında… İstenilen bu topraklarda Türk kalmasın. İstedikleri; istedikleri gibi ellerini kollarını dolaştırmak.

            Açılımın hemen ardından David Philips’in direktifleri doğrultusunda yeni anayasa çalışmaları başladı.
Prof. Dr. Ergun Özbudun’un açıklamalarına göre yeni anayasa taslağında bakın neler olacak:
“Devletin ülkesi ve ulusuyla, bölünmez bütünlüğünü korumanın devletin amaç ve görevleri arasından çıkarılması!”
“Ulus devletten eyalet sistemine geçişin önünde hiçbir engel kalmamalı!”

Henry Barkey; “yeni anayasa yapılmadan demokratikleşme yapılamaz” diyor.
Sonuç olarak amaç; Büyük Kürdistan’ı kurup ikinci İsrail Devleti’ni kurmak ve en önemlisi petrolleri ele geçirmek.
20. yy.’da İsrail kuruldu.
21. yy.’da 2.İsrail yani Büyük Kürdistan kurulmak isteniyor. Bu petrol, para, güç, dünya hâkimiyeti demek, onlar için her şeyden önemlisi Türklerin yok olması demek.
           
Paylaşılmayan bilgi ne işe yarar ki? Bu ülke üzerinde oynan oyunları başta evinizden başlayarak herkese anlatmak gerekiyor. Çok sevdiğim gazeteci-yazar Banu Avar’ın dediği gibi yeni bir Kuvayi Milliye hareketi gerekiyor. Bırakın sağcısını solcusunu, cemaatçisini, milliyetçisini… Zaman yeniden bir bütün olma zamanıdır.

15 Ocak 2012 Pazar

SİZ BİLMEZSİNİZ! (ERMENİ SOYKIRIMI)

       1840 yılında ortalıkta hiçbir çatışma yokken Maraş'ta bir dağın tepesinde kurulmuş bir Türk karakolunu yörede gizlice örgütlenmiş olan beş bin dolayında silahlı Ermeni gücü gece yarısı bastı. 400 dolayındaki Türk askeri ile subayının kulaklarını, burnunu keserek yavaş yavaş öldürdüler.
Siz  bunu bilmezsiniz ya da bilmek istemezsiniz. Neden mi? Çünkü siz Ermenisiniz!
       
       1870'li yılların başında Kafkas kuzeyi, Kafkasya ve Gürcistan'da silahlandırılan Ermeniler Türk kökenli köylere saldırdılar. Bu bölgelerde Türk sayısının azalması böyle başladı. 
Biliyor musunuz? Bilmiyorsunuz. Bilmek mi istemiyorsunuz?

       1878-79'daki ünlü "93 Harbi"nde bölgeyi çok iyi tanıdıkları için Ruslara klavuzluk edenler de, cephe gerilerindeki köyleri basanlar da Ermenilerdi.

Sizin "Ermeni açık oturumları"nda boy gösteren tarihçileriniz bunu bilir mi? Bilir bilir... Bilir de söylemezler. Çünkü onların tiniyetleri,cibiliyetleri bozuktur!
Tek bir laf etmezler!

       1905 yılında Küçük Ergeş Beğ'in savunduğu Andican'ı tutuşturarak 20.000 Özbek Türk'ünü öldüren kim?
Ruslar değil! Rus ordusuna bu işi yapmak için karşı koyan Ermeni birliği!
Biliyor musunuz? Bilmezsiniz...

       Siz şimdi 20.yy.'ın en büyük kıyımı mı dersiniz, kırımı mı dersiniz bilemem ama Karabağ'ı da bilmezsiniz! Hani 100.000 kişi yerinden yurdundan olmuştu...
Aaa siz şimdi 20.yy'ın en büyük saldırısı, kanlı kıyımı olan Azerbaycan'ın yüzde onunun ele geçirilip, bir milyon kişinin sürülmesini, bunların içerisinden binlercesinin hunharca öldürüldüğünü bilmiyorsunuzdur!

       Türkiye'de 390.000 Ermeni var. Peki Ermenistan'da kaç Türk var?
Siz şimdi bunu da bilmezsiniz.
Ben söyleyeyim yok!

       Evet: "Hepimiz Ermeniyiz!" diye bağıranlar.
Siz bilmezsiniz. Siz gerçekten Ermenisiniz...
Biz ise Türk!

       Devlet arşivleri 1910-1922 yılları arasında Anadolu'da 523.955 Türk'ün Ermeni çeteleri tarafından katledildiğini belgeleriyle ortaya koydu. Ermeni çetelerinin katliamları tarih, yer ve isim olarak  tek tek açıklandı. Ermeniler sözde soykırım yalanlarıyla dünya kamuoyuna yanına çekmeye çalışırken , resmi belgeler Türkler'in katledildiğini gösteriyor.

10 Ocak 2012 Salı

2/B ARAZİLERİ

2/B arazileri; orman niteliğini kaybetmiş arazilerin satışıdır.
2/B yasasıyla alakalı anayasaya eklenen fıkrada “Anayasanın yürürlüğe girdiği tarihten önce bilim ve orman bakımından niteliğini tam olarak kaybetmiş” cümlesini alıp, konuyu çok iyi irdelemek gerekir.

Orman bilim ve fen bakımından niteliğini tam olarak nasıl kaybeder?
Bilim ve fen bakımından nitelik kaybı doğal bir nedenle gerçekleşirse buna nitelik kaybı denilebilir. Doğal nedenler ancak insanların iradesi dışında ve zorlama olmadan, örneğin büyük bir bitki hastalığı, deniz taşması suretiyle ormanların suların işgaline uğraması, ciddi bir toprak kayması ve deprem ya da yanardağ patlaması sonucu lavların ormanları yok etmesi gibi doğal olaylarla ormanlar niteliğini kaybederse buna bilim ve fen bakımından nitelik kaybı denilebilir. Bu doğa olaylarının hiçbiri ülkemizin coğrafi ve jeolojik tarihinde yoktur, yani gerçekleşmemiştir.
Anlaşılacak o ki ülkemiz ormanlarında doğal bir olayla gerçekleşmiş doğal nitelik kaybı yoktur. Suni yollarla ormanlar yok edilerek niteliği kaybettirilmiştir.

            1961 ve 1982 Anayasalarına yerleştirilen birer fıkra ve bunlara paralel olarak yasalara konulan 2/B maddesi, doğal olaylar ve doğal nitelik kaybı yerine yapay yolla yok edilen ormanları, yok edenlere kazandırmak için siyasi iktidarlar tarafından ihdas edilmiş, bilimsel dayanaklardan yoksun, ormanlara büyük darbe vuran bir olgudur.

Sadece İstanbul’da 2/B arazileri için 66 arazi gösterilmektedir ve bu satışlardan on milyar kazanılacağı dile getirilmiştir. İstanbul’daki arazilerin kimlere satılacağı da bir muamma…
“2004 Verilerine Göre Ülkemizdeki Toprak Satışı” başlıklı yazıda vatan topraklarının nasıl satıldığını yazmıştım. İstanbul gibi bir yerde 66 yerin 2/B kapsamında satışa çıkarılacak olması çok endişe verici. Umarım bu toprakları gözlerini bizim ülkemize dikmiş yabancılara satmazlar. Artık yabancılara toprak satışı yapmak çok kolaylaştırılmış durumunda. İstanbul’un asırlardır süregelen önemini belirtmeye gerek bile duymuyorum fakat bu arazilerin yabancılara satılması ilerisi için çok büyük sıkıntılar yaratabilir. O yüzden yapılacak satışlara çok dikkat edilmelidir. Ülkemizin tamamında 2/B’ye giren arazilerin tamamına dair bir bilgim olmasa da kanaatim ülkenin önemli yerlerinde stratejik olabilecek yerler belirleneceğini düşünüyorum ya da önemli madenlerin üzerinde olan araziler olabileceğini düşünüyorum. O yüzden bizi ayakta uyutarak yapılacak her satışa karşı bilgili ve haberdar yaşayalım.
       Son olarak 10.01.12 tarihli bir gazetede yapılan haberde 2/B araziler taksitli olarak satılacak ve nakitle alınacak arazilerde de %20 indirim yapılacak.
Ne diyelim her şeyin hayırlsı…

5 Ocak 2012 Perşembe

ÖPÜCÜK NEDİR?

Ekonomistler der ki: 
ÖPÜCÜK, talebin her zaman için arzdan fazla olduğu bir alışveriştir... 

Muhasebeciler der ki: 
ÖPÜCÜK, geri dönüşüm sağladığı için kar oranı yüksek bir tür kredidir. 

Matematikçiler der ki: 
ÖPÜCÜK, sonsuzluktur çünkü burada 2 nin böleni yoktur. 

Geometriciler der ki: 
ÖPÜCÜK, iki dudak arasındaki en kısa mesafedir 

Fizikçiler der ki: 
ÖPÜCÜK, kalbin yoğunlaşması sonucu iki dudağın birbirine  yapışmasıdır. 

Kimyacılar der ki: 
ÖPÜCÜK, iki kalbin birleşmesi sonucu ortaya çıkan reaksiyondur. 

Anatomi profesörleri der ki: 
ÖPÜCÜK, ask ve heyecan taşıyan bakterilerin tükürük yoluyla ağızdan ağıza geçmesidir. 

Fizyoloji profesörleri der ki: 
ÖPÜCÜK, insan vücudundan 2 adalenin heyecanla birbirine değerek kasılmalarıdır. 

Dişçiler der ki: 
ÖPÜCÜK, hem bulaşıcı hem de antiseptiktir. 

İstatistikçiler der ki: 
ÖPÜCÜK, 90-60-90 ölçülerindeki artma ya da azalmaya bağlı olarak değişiklik gösterebilen bir olgudur. 

Filozoflar der ki: 
ÖPÜCÜK, çocuklar için oyun, gençler için zevk, yaşlılar için güvendir. 


Dilbilgisi öğretmenleri der ki: 
ÖPÜCÜK, tekil gibi görünen ama çoğul olan, cins isim gibi görünen ama özel olan ve her cümlede bir anlam ifade eden kelimedir... 

Mimarlar der ki: 
ÖPÜCÜK, iki dinamik nesnenin arasında sağlam bir köprü oluşturan değerdir. 

Ve Bilgisayar Bilimcileri der ki: 
ÖPÜCÜK, bazen iki sistemin iletişimini hızlandıran önemli bir sistem dosyası, bazen de bütün sisteminizi altüst eden bir virüstür... 



TÜRKLER ORMANA NEDEN KORULUK DER?

Türkler dinlerinin gereği doğaya saygı duyardı. Onlar için ateş, hava, su ve toprak önemliydi. Fakat Türklerde önemli bir element daha vardı...