4 Temmuz 2015 Cumartesi

EMEL SAYIN'IN AĞZINDAN KEMAL SUNAL

Mavi Boncuk filmini çekiyoruz...
Bir gün setten çıktık, eve gidiyoruz. Ben Laleli'de oturuyorum. Kemal benden önce çıktı. Herkes yevmiyesini almış; taksiyle giden gitti, kendi arabasıyla giden gitti, ben baktım ki Kemal yürüyerek gidiyor, üç kilometre var gideceği yere.
Her gün yürüyerek gidip geliyor, merak ettim, nereye gidiyor bu adam böyle diye.
Uzun süre yürüdü, sonra bir bankta bir adam yatıyordu, kaldırdı adamı, bir şeyler konuştular, sonra cebinden para çıkarıp verdi. Şaşırmıştım, sonra biraz daha ilerde bir lokantaya girdi; bir şey yemeden çıktı, oraya da para verdiğini görmüştüm.
Bıraktım takibi, banktaki adama yaklaştım, "O az önce size para veren adamı tanıyor musunuz?" diye sordum.
"Adını bilmem, sormam da, her gün para verir bana" dedi.
Teşekkür ettim ve lokantaya gittim sonra.
"Az önce gelen beyin borcu mu var size?" diye sordum.
"Kemal Abi'nin mi, yok hayır. Bize her gün evsizler uğrar, yemek yediririz, o da sağ olsun onların yemek masrafını öder" dedi lokantacı.
Ertesi gün Kemal'in yanına gittim.
"Sen ne güzel bir adamsın ya!" dedim, ne olduğunu anlayamadı.
Sarıldım, ağladım...
"Ölme sen benden önce" dedim.
Dinletemedim...

24 Haziran 2015 Çarşamba

"SİYASET NEDİR?" FIKRASI

Ali 3. sınıfa giden zeki bir çocuktur.
Bir gün öğretmeni Ali'ye 'Siyaset' nedir diye sorar.
Ali düşünür ama o çocuk aklıyla cevap veremez.
Eve gider kitaplara bakar ama hiçbir şey anlayamaz.
O da babasına sormaya karar verir.
—Baba, Siyaset nedir?
—Baba düşünür. Ali'ye uygun bir yolla anlatmak ister.
—Bu evde parayı getiren kim oğlum?
—Sen...
—Ben kapitalist rejimim.
—Peki, parayı alıp bizim yiyecek içecek ve giyecek gibi ihtiyaçlarımızı karşılayan kim?
-Annem...
—O da hükümet.
—Peki, küçük kardeşinle kim ilgileniyor?
—Dadım...
—Dadın işçi, kardeşin gelecek, sen de halksın o zaman.
Ali her şeyi not alır ve uyur.
Gece garip seslerle uyanır.
Bir de bakar ki kardeşi ağlıyor.
Yanına gidince altına pislediğini anlar.
Hemen annesini kaldırmaya gider.
Ama ne yaparsa yapsın anne kalkmaz.
Bu arada salondan gelen sesleri merak eder ve salona gider.
Babasıyla dadısını uygunsuz yakalayan Alinin ağzından aynen şu kelimeler dökülür:
—Kapitalist rejim işçiyi sömürüyor, hükümet uyuyor, gelecek bok içinde, halk ne yapsın?

6 Mayıs 2015 Çarşamba

KUT ZAFERİ VE KUT BAYRAMINI BİLİR MİSİNİZ?

Tarih: Aralık 1915-Nisan 1916Yer: Kut’-ül Ammare (Bağdat’ın güneyi)Birinci Dünya Savaşı’nın Irak Cephesi, Osmanlı ordularıyla İngiliz orduları arasında çetin savaşlara sahne olmaktadır...
1914’te İngilizlerin Basra’yı işgaliyle açılan Irak cephesinde, Osmanlı işgale engel olamamıştır. Güçlü İngiliz VI. Ordusu Tümgeneral Townshend komutasında Bağdat’a ilerlemek istemektedir. Fakat İngiliz ordusunun yürüyüşüne ilk darbe 1914 sonunda Selman-ı Pak Muharebesi’nde inmiştir.
Sorunsuz işgal ve ilerleyiş Osmanlı’nın bölgeye müdahil olmasıyla engellenmiştir ve İngiliz ordusunun 3 Aralık 1915’te, Bağdat’ın 170 km güneyindeki Kut’-ül Ammare kasabasına çekilmesine neden olmuştur.
İngilizlere bir darbe daha vurmak isteyen Osmanlı kuvvetleri, Cumhuriyet döneminden de hatırladığımız, Koçgiri isyanına çok sert müdahale etmekle eleştirilen ve Atatürk’ün o dönem sahip çıktığı Irak ve Havalisi Genel Komutanı Miralay (Sakallı) Nurettin Paşa’nın idaresiyle Kut’u kuşatır.
Kuşatma haftalarca sürer. 20 Ocak tarihine kadar kuşatmayı yöneten Nurettin Paşa, Enver Paşa tarafından görevden alınır. Nedeni ise İngilizlerle bir başka bölgede giriştiği çarpışmada verdiği çekilme emridir. Görevi ve komutayı Enver Paşa’nın talimatıyla, kendinden bir yaş küçük amcası Mirliva Halil Paşa devralır.. Halil Paşa İngilizlere gelen yardımları engeller, yolları kapatır.
İngilizler müttefikleri Ruslardan da yardım ister. Bu talep üzerine Rus komutan Baratov bir saldırı düzenler ancak Osmanlı kuvvetleri bu saldırıyı da püskürtür.
İngilizlerin dayanacak gücü kalmaz. İngiliz Genel Ordusunun kuşatma altındaki birlikleri kurtarmak için yaptığı üç taarruz da sonuç vermez ve İngilizler büyük kayıplar verir. İngiliz ordusuna toplamda 23.000 askere mal olan kuşatma, Townshend’in teslim olacaklarını bildirmesiyle kaldırılır.
29 Nisan'a kadar süren kuşatma nihayetinde İngiliz birlikleri, 13 general, 481 subay ve 13.000 dolayında erle birlikte Mirliva Halil Paşa’ya teslim olur.
Bu kuşatma Çanakkale Zaferi’nin ardından İngiliz emperyalistlerinin ikinci mağlubiyetidir. Birçok cephede birden savaşan Osmanlı ordusu “güneşi batmayan imparatorluğu” yine mağlup etmeyi başarmıştır.
Evet, Türk tarihinin en önemli savaşlarından birisi Kut Savaşı…
Osmanlı Devleti’nin son zaferi olarak da tarihe geçmiştir. Ama Türkiye’nin NATO’ya üyeliğiyle birlikte, 1952’de İngilizlerin isteğiyle eğitim müfredatlarından çıkarılmış, bayram olarak kutlanmaktan vazgeçilmiştir.


27 Nisan 2015 Pazartesi

ATATÜRK AMERİKALI GAZETECİYE ERMENİLER HAKKINDA NE SÖYLEDİ?

Ermeni soykırımı iddialarını Atatürk nasıl yanıtlamıştı? 26 Şubat 192'de Amerikalı gazeteci Clanence K. Streit, Kurtuluş Savaşı'nın önderini merak edip, tüm dostlarının ikazlarına rağmen Amerika'dan Ankara'ya gelir.
Atatürk, İstiklâl mücadelemizdeki haklılığımızı tüm dünyaya duyurmak için Amerikalı gazetecinin bu ziyaretine çok önem verir. Amerikalı gazetecinin tüm merak ettiği soruları cevapladıktan sonra konu Ermeni tehcirine gelir. Büyük Önder bundan 94 yıl önce der ki:
"Düşmanca ithamda bulunanların sürdükleri büyük mübalağalar dışında Ermenilerin tehciri meselesi aslında şuna inhisar etmektedir:
Rus Ordusu 1915'de bize karşı büyük taarruzunu başlattığı bir sırada o zaman Çarlığın hizmetinde bulunan Taşnak Komitesi, askeri birliklerimizin gerisinde bulunan Ermeni ahalisini isyan ettirmişti.
Düşmanın sayı ve malzeme üstünlüğü karşısında çekilmeye mecbur kaldığımız için kendimizi daima iki ateş arasında kalmış gibi görüyorduk. İkmal ve yaralı konvoylarımız acımasız bir şekilde katlediliyor, gerimizdeki köprüler ve yollar tahrip ediliyor ve Türk köylerinde terör hüküm sürdürülüyordu.
Bu cinayetleri işleten saflarına eli silah tutabilen bütün Ermenileri katan çeteler, silah, cephane ve iaşe ikmallerini, bazı büyük devletlerin daha sulh zamanından itibaren kendilerine kapitülasyonların bahşettiği dokunulmazlıklardan istifade ve bu maksada matuf olarak büyük stoklar husule getirmeye muvaffak oldukları Ermeni köylerinde yapıyorlardı.
İngilizlerin sulh zamanında ve harp sahasından uzak olarak İrlanda'ya reva gördüğü muameleye hemen hemen kayıtsız bir şekilde bakan dünya efkarı, Ermeni ahalinin tehciri hususunda almaya mecbur kaldığımız karar için bize karşı haklı bir ithamda bulunamaz.
Bize karşı yapılmış olan iftiraların aksine, tehcir edilmiş olanlar hayattadır ve bunlardan ekserisi şayet İtilaf Devletleri bizi tekrar harp etmeye zorlamasa idi evlerine dönmüş olurlardı."
[Clarence K. Streit-Bilinmeyen Türkler, Çeviren: Heath W. Lowry, sayfa 213.]
Gazi Mustafa Kemâl Atatürk
Kaynak: Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, 1. Cilt, Sayfa 233.

TÜRKLER ORMANA NEDEN KORULUK DER?

Türkler dinlerinin gereği doğaya saygı duyardı. Onlar için ateş, hava, su ve toprak önemliydi. Fakat Türklerde önemli bir element daha vardı...