30 Kasım 2012 Cuma
21 Kasım 2012 Çarşamba
Philip Zimbardo Deneyi
Philip Zimbardo deneyi kesinlikle okumalısınız. Neden mi? Çünkü bizi anlatıyor. Eğer mümkünse Robert Levine'nin "Zamanın Coğrafyası" ya da "Zaman Coğrafyası" adlarıyla yayınlanan muhteşem kitabını okumaya davet ediyorum hepinizi. Şimdi sizi bu süper yazıyla baş başa bırakıyorum. İyi okumalar.
30 yıllık araştırmada bulduğumuz şu;
insanların içinde yaşadığı 6 tane ana zaman dilimi var
2’si geçmişe, 2’si şimdiki gelecek
zamana odaklı. Geçmişe odaklanan insanlar hep ”eski güzel günleri” hatırlar. Başarılar,
mutlu doğum günleri, nostalji. Bunlar aile fotoğraf albümleri tutan, aileye ait
ritüelleri hatırlayan kişilerdir. Başkaları vardır, sadece pişmanlıklara
odaklanırlar. Sadece başarısızlıklara, sadece geçmişteki kötü şeylere
odaklanan. Bu yüzden onları pozitif geçmiş-negatif geçmiş olarak ayırıyoruz.
Yaşamanın şimdiki zamanda da iki yolu var. Birincisi hedonistik yaklaşım, zevk
için yaşamak ve acıdan uzak durmak.
Bilginin peşinde, keyif peşinde.
Şimdiki zamanda yaşayan diğer gurup
ise plan yapmak boş iş diye düşünür. ‘Hayatımın kaderi yazılmış’ derler. Dini
inancı yüzünden, fakirlik yüzünden. İçinde yaşadığı şartlar tarafından yazılmış
bir kader. Çoğunluğumuz buradayız çünkü gelecek odaklıyız. Oynamak yerine
anlaşmayı öğrendik. Ayartmalara kanmamayı öğrendik. Ama gelecek odaklı olmanın
bir başka yolu daha var. Bazı dini inançlara göre; hayat, fiziksel bedenin
ölümünden sonra başlar. Gelecek odaklı olabilmek için beklentilerin
gerçekleşeceğine inanabilmek gerekir. Eğer enflasyon çok yüksekse bankaya para
koymazsınız. Çünkü geleceğe güvenmiyorsunuzdur.
Eğer ailenizde bir dengesizlik varsa
yetişkinler size verdikleri sözleri tutamaz. Ekvator’a ne kadar yakınasınız o
kadar şimdiki zaman odaklı olursunuz. Ne kadar iklimi değişmeyen bir coğrafyada
yaşıyorsanız o kadar her şeyin aynı kalacağını hayal edersiniz. Protestanlar
her yerde Katolik ülkelerden daha yüksek GSMH’ye sahiptir. Bunun sebeplerinden
biri Protestan ahlakıdır. Buna göre başarılı olmak için çok çalışırsın. Ve
böylece Tanrı’nın seçilmiş kullarından olduğunu kanıtlarsın. Benim ailem
Sicilya’dan gelmiş İtalya’da La Lega adında siyasi bir
hareket var. İtalya’yı ortadan ikiye, Kuzey İtalya, Güney İtalya diye ayırmak
istiyorlar. Toskana’nın hemen altından çizilecek bir sınırla.
Kuzeydekiler diyor ki: “bütün işi biz
yapıyoruz. Güneyliler tembel” çocuk gibiler, bebek yapmak 3 saat süren akşam
yemekleri yemek istiyorlar vesaire.
Güneydekiler de diyor ki “onlar
İtalyan değil Alman – Avusturyalı, makarna yiyeceklerine yoğurt yiyorlar, öğlen
yemeklerini kese kâğıdında taşıyorlar. Son seçimde La Lega tüm oyların %14’ünü aldı. Ortaya çıktı ki
analizimiz doğru sonuçlar verdi. Kuzeydeki insanlar güneydekilere göre daha çok
gelecek odaklı. Güneydekiler ise daha geçmiş odaklı veya şimdiki zaman
hedonizmine yakın. İşte benim ailemde Sicilyalı. Ben de her sene giderim.
Eğitim vakfı kurduk orada. Lise öğrencilerini üniversiteye gönderdik.
Bilgisayar laboratuarları kurduk. Ben bunları anlatırken bir adam geldi ve dedi
ki; “Ben bir şairim, kelimelerle yaşıyorum… Seni dinlerken fark ettim. Sicilya
diyalektinde gelecek zaman kipi yok” –Nasıl yani diye sordum vardı. Var ama
olacak yok! Bu yüzden hiçbir iş yapılamıyor. Ben de fark etmedim çünkü biz hiç
plan yapmayız. Yeterli sayıda insanın paylaştığı ortak bir zaman perspektifi
olunca bu ülkelerin karakterini belirleyici olabilir. Gelecek odaklı Protestan
ülke yerine insanların geçmiş veya şimdiki zaman odaklı olduğu Katolik bir
ülkedeysen seni derinlemesine etkileyecek bir şeydir bu . Zamanın Coğrafyası
isimli harika bir kitap var. İyi arkadaşım sosyal-psikolog Robert Levine
Dünyayı fiziken dolaşıp nefis deneyler gerçekleştirdi. Hayat hızı ismini
verdiği şeyi ölçtü. Zaman perspektif insanların kendi tecrübelerini bölmelere
zaman dilimlerine ayırmalarıyla alakalı. Başka bir zaman algısı da kişinin
süreç algısıdır.
Dişçideki bekleme odasında geçen
zaman ne kadar uzun geliyor?
Bir sırada beklerken geçen zaman,
Eğlenirken zaman nasıl geçer? Tamamen
kişinin sıkıldığı, heyecanlandığı veya heyecanlanmadığıyla alakalı Robert Levine’nin
yaptığı da farklı kültürlerle insanların farklı hayat hızlarına sahip
olduklarını göstermek. Bunu da çok basit yolla yapıyor.
Bir kafede oturup 100 metrelik bir
mesafe belirleyip insanlar bu mesafeyi yürürken hızlarını bir kronometreyle ölçerek.
Postaneye gidip bu 2 kiloluk paketi veya kâğıdı yollamak istiyorum deyip bunun
ne kadar zaman aldığını ölçerek çıkardığı sonuçlarda yaşam hızlarına göre
kültürleri tanımlayabilmek mümkün. Hatta şimdi şehirleri de Amerika’da 60 tane
şehri hızlı yaşanan ve yavaş yaşanan şehirlere ayırdı. En hızlı yaşanan
şehirler erkeklerinde en çok kalp rahatsızlığı yaşadığı yerler. Bu hız sizin
tüm yaşam tarzınızı belirleyici oluyor. Hepimiz hayatımıza şimdiki zaman
hedonistleri olarak başlarız. Hepimiz, memeden biberona zevk almak ister,
acıdan kaçınırız. Ailelerin ve özellikle de okulların yapmaya çalıştığı
şeylerden biri de şimdiki zaman odaklı küçük canavarları gelecek odaklı hale
dönüştürmek. Bazı kültürler de geçmiş odaklı yapmaya çalışır. Amerika’da her 9
saniyede 1 çocuk okulu bırakıyor. Bu oran azınlıkların çocukları için daha da
kötü. Erkeklerde kızlardan daha kötü. Aslında bu ABD’deki erkek çocuklarını
bekleyen büyük bir felaketin işaretidir. Bu çocukların liseyi bırakma sebebi
sadece performans sıkıntısından kaynaklanmıyor. Güncel bir araştırmaya göre
problemlerden biri 21 yaşına gelene kadar ortalama bir çocuk tek başına 10 bin
saat bilgisayardan oyunu oynamış oluyor. Büyük bir ihtimalle daha fazla zamanı
pornografi seyrederek geçiriyordur. Bunları bir araya getirince sosyal
yetenekleri gelişmiyor, duygusal paylaşım yapamıyor oldukları görülüyor. Aynı
zamanda kendi yarattıkları bir âlemde yaşadıkları anlamına da geliyor. Warcraft
ve benzeri oyunlarda bunlarda heyecan verici yeni öğrendim hatta bu firmalar 3
boyutlu oyunlar yapmaya başlıyorlar. Böylece o dünyayı kaplayabilecek. Bu
demektir ki çocukların beyinlerindeki kablolar dijital olarak yeni baştan
döşeniyor. Bu da onların geleneksel ve analog bir okul sınıfına kendilerini
asla ait hissetmeyecekleri anlamına geliyor. Birisi sana bir şey anlatıyor, iyi
bir resim bile yok bu da ‘sıkıcı’ demek, hiçbir şeyi kontrol edememek demek,
orada pasif olarak oturmak demek ve eğer müfredatı değiştirmek istendiğinde
gelenekselciler geri dönüp okuma-yazma-aritmetiğe yoğunlaşma gerek diyor.
Felaket demek bu. Bu çocuklar asla buna uygun olamayacaklar. Onlar şartları
kontrol edebildikleri durumlarda olmak zorunda. Öğrenci okul düzeninde hiçbir
şeyi kontrol edemez, pasiftirler. Okulda doğru kabul edilmesi gerekilen sonsuz
bilgi verilir. Bütün bağımlılıklar şimdiki zaman hedonizminden gelir. Yemek,
seks, uyuşturucu, kumar vs. tüm propaganda, bütün eğitici mesajlarımız, tüm
kamu spotları gelecek zaman odaklı çocuklara yönelik.
Problem şu; bu çocukların kötü
davranışların etkileri anlatılıyor. Gelecek odaklı çocuklar bunları zaten
biliyor ve yapmıyorlar. Şimdiki zaman odaklı çocuklar gelecekteki sonuçları
biliyorlar. Buluğ çağında bir genç kız eğer korunmadan seks yaparsa hamile kalabileceğini
veya zührevi hastalık kapabileceğini biliyor. Ama bu bilgi asla davranışını
değiştirmiyor. Bu da zaman perspektifiyle ilgili ilginç bir şey. Bence
teknolojinin gençlerin beyinlerini yeniden şekillendiren gücünü azımsıyoruz.
Gençler artık saat takmıyor. Diyorlar ki o tek fonksiyonlu bir alet. Tek
fonksiyonlu bir aletle zaman kaybetmiyorlar. Dijital dünyada yaşıyorlar, önemli
olan şey saniye söylemeyi unuttum. ABD’de insanları en çok kızdıran şeylerden
biri bilgisayarın açılmasının ne kadar uzun sürdüğü ve bilgisayara bir şeyin
indirilme süresi bir dakikadan az! Bu bile insanları sinirlendiriyor. Bu
duygusal bir duruma dönüşüyor. Sırada beklerken, garsonu beklerken sinirleniyor
insanlar. Beklemek vakit kaybı. Bilgisayarın açılmasını beklemek bile bence
kültürümüzde temel bir değişim yaşanmakta. Biz yetişkinler şunu anlamıyoruz.
Çocuklar bizim çocukluğumuzdan tamamen farklı. Bu da zamandaki devrim yüzünden.
USA today gazetesiyle beraber yaptığımız güncel bir araştırmada Amerikalıların
ne kadar meşgul olduklarını sorduk. Yarısından fazlası “bu sene geçen seneden
daha yoğunum” ve “arkadaşlarımı, ailemi ve uykumu başarılı olmak için
feda ediyorum” dedi. Diyelim ki 8 günlük bir hafta var artık dünyada “ekstra
günle ne yaparsınız” diye sorduk. “çok iyi olurdu” cevabını aldık. “o günü de
çalışarak geçirir, daha başarılı olurdum”. Arkadaşlarla, aileyle hatta uyuyarak
bile değil. Bu araştırmayı 20 sene öncede yapmışlardı. Yine canım sıkılmıştı.
ABD’deki ailelerin sadece %60’ı akşam yemeğini oturup beraber yiyordu. Biz aynı
araştırmayı geçen yıl yaptığımızda sadece 5 aileden 1’inin beraber akşam
yemeğine oturduğunu gördük. ABD’de biz aile değerlerinden bahsediyoruz. Beraber
yemek yemeyen, aile değerlerine sahip olamaz. Bence hayatın bilmecelerinin çoğu
kendi zaman perspektifimizi anlayarak çözebilir ve başkalarınınkini de
insanlarla çalıştığımız birçok konu aslında zaman perspektifi çatışmasından
geliyor. Bir kez bunu anlayınca
Sen aptalsın,
çocuksun veya domuz kafalısın veya otoritersin gibi suçlamalar yapmayı
bırakabilir insan. gerçekten de dünyanın en basit fikri…
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
TÜRKLER ORMANA NEDEN KORULUK DER?
Türkler dinlerinin gereği doğaya saygı duyardı. Onlar için ateş, hava, su ve toprak önemliydi. Fakat Türklerde önemli bir element daha vardı...
-
YAHUDİ YAZAR ARTHUR KOESLER “Yahudi diye bilinen ırk, Rusya’dan gelen göçebe bir halktı. Dünyada 1,5 milyon gerçek Yahudi vardı...
-
Sizinle Banu Avar röportajını olduğu gibi paylaşıyorum. Bakın dünya nasıl yönetiliyor ve istenildiği zaman nasıl kaoslar yaratılıyor... ...