Bir Ülke Nasıl Parçalanır?.. Bir ülke çeşitli yollardan parçalanır.
Eğer sistemli bir planınız varsa, bu planı dikkatle uygularsanız o ülke parçalanır, insanları da bunu fark etmez bile. Sonra da basit bir bahane ile o ülke kimsenin akıl erdiremediği biçimde parçalanır.
Ekonomik Parçalanma:
Bir ülkeyi içinden parçalamanın en etkili yollarından birisi budur. Geçinmek için emeğinden başka bir şeyi olmayanlar her gün biraz daha fakirleşirler, bu durumun yarattığı umutsuzluk içine sürüklenirler. İş yapmak isteyen üreticiler, sanayiciler eğer dürüst çalışırlarsa kazanamadıklarını anlarlar. Buna karşın dalavereciler, üçkâğıtçılar, her konunun hilesiyle kazanç peşinde koşanlar hep ''kazananlar'' olursa, işte o zaman o ülkede ekonomik parçalanma gerçekleşir. Bu konuda etkin olan ''az kazanan-çok kazanan'' ayrımı değildir, ''haklı olup kazanamayan-haksız olup kazanan'' ayrımıdır. Dürüst olanlar kendini aptal yerine konmuş sayarlar, dürüst olmayanlar ise toplumca ''akıllı, iş bilir'' sayılır. İşte artık o toplum ekonomi ahlakı bakımından ''parçalanmıştır'' . İnsanları birbirine güvenmez olur, birbirini sevmez olur.
Kültürel Parçalanma:
Ülke yerel kültürünü koruyarak ulusal kültüre ulaşma yolundadır. Bu yolda giderken evrensel kültürün insanı geliştiren özelliklerini de kazanmaya çalışır. Ülke tam da bu yolda ilerlerken dışardan müdahale edilerek küresel kültürün saldırısına uğratılır. Anadilin yerine yabancı bir dil önem kazanır. Müzik kültürü, sinema, televizyon filmleri, diziler, moda yoluyla küresel kültür egemen olur. Ulusal kültür gözden düşer, geride kalmış,
eskimiş sayılır. Kuşaklar arasında büyük bir uçurum yaratılır. Buna ''geliştirici değişim'' denilir ve kimsenin farkına varamadığı bir ''kültürel parçalanma'' gerçekleşmiş olur. Öyle ki artık dükkânların adlarından dergilerin adına kadar her şey yabancı dilden alınır. Toplum özüne yabancılaştırılır. İnanç parçalanması: Tarih boyunca
ülkelerin parçalanmasında en etkili yollardan birisidir...
Şimdi ülkemize baktığımızda git gide parçalanıyor muyuz? Yoksa bütünleşiyor muyuz?
Eğer sistemli bir planınız varsa, bu planı dikkatle uygularsanız o ülke parçalanır, insanları da bunu fark etmez bile. Sonra da basit bir bahane ile o ülke kimsenin akıl erdiremediği biçimde parçalanır.
Ekonomik Parçalanma:
Bir ülkeyi içinden parçalamanın en etkili yollarından birisi budur. Geçinmek için emeğinden başka bir şeyi olmayanlar her gün biraz daha fakirleşirler, bu durumun yarattığı umutsuzluk içine sürüklenirler. İş yapmak isteyen üreticiler, sanayiciler eğer dürüst çalışırlarsa kazanamadıklarını anlarlar. Buna karşın dalavereciler, üçkâğıtçılar, her konunun hilesiyle kazanç peşinde koşanlar hep ''kazananlar'' olursa, işte o zaman o ülkede ekonomik parçalanma gerçekleşir. Bu konuda etkin olan ''az kazanan-çok kazanan'' ayrımı değildir, ''haklı olup kazanamayan-haksız olup kazanan'' ayrımıdır. Dürüst olanlar kendini aptal yerine konmuş sayarlar, dürüst olmayanlar ise toplumca ''akıllı, iş bilir'' sayılır. İşte artık o toplum ekonomi ahlakı bakımından ''parçalanmıştır'' . İnsanları birbirine güvenmez olur, birbirini sevmez olur.
Kültürel Parçalanma:
Ülke yerel kültürünü koruyarak ulusal kültüre ulaşma yolundadır. Bu yolda giderken evrensel kültürün insanı geliştiren özelliklerini de kazanmaya çalışır. Ülke tam da bu yolda ilerlerken dışardan müdahale edilerek küresel kültürün saldırısına uğratılır. Anadilin yerine yabancı bir dil önem kazanır. Müzik kültürü, sinema, televizyon filmleri, diziler, moda yoluyla küresel kültür egemen olur. Ulusal kültür gözden düşer, geride kalmış,
eskimiş sayılır. Kuşaklar arasında büyük bir uçurum yaratılır. Buna ''geliştirici değişim'' denilir ve kimsenin farkına varamadığı bir ''kültürel parçalanma'' gerçekleşmiş olur. Öyle ki artık dükkânların adlarından dergilerin adına kadar her şey yabancı dilden alınır. Toplum özüne yabancılaştırılır. İnanç parçalanması: Tarih boyunca
ülkelerin parçalanmasında en etkili yollardan birisidir...
Şimdi ülkemize baktığımızda git gide parçalanıyor muyuz? Yoksa bütünleşiyor muyuz?
Ekonomimiz bitmiş durumda. Dışa bağımlı bir hale gelmiş bulunmaktayız. Kendi petrolümüzü çıkaramıyoruz, bor madenlerimize ve bir çok madenlerimizi işleyemiyoruz. IMF belasında bir türlü kurtulamıyoruz.
Kültürel açıdan evlilik programları, magazin programları, özellikle diziler bizi birbirimize ötekileştiriyor. Gelenek-göreneklerimizi, adetlerimizi,örfümüzü unutturulmak üzereyiz. Aile bağları kopmuş durumda, anneler dizi izleyerek, babalar maç izleyerek çocuklarından bir haber yaşıyorlar. Özellikle kızlar açısından bakıldığında "namus" kavramı artık o kadar da önemli değil. Umarım ne demek istediğim anlaşılıyordur. İstedim ve yaşıyorum mantığında olan hiç kimseden bir fayda beklenemez. Kendisine faydası olmaz ki, devletine milletine olsun! Artık televizyonlarımız yararlı, bilgi verecek program sayısı elle sayılacak kadar kalmış durumda. Yayın saatleri herkesin uyuduğu vakitte!
Türk-Kürt kavgası çıkararak bizi etnik açıdan bölmeye çalışıyorlar. Görülüyor ki hayli yol almış durumdalar. Bu ülke için canını vermiş kardeşlerimize Türk düşmanlığını aşılıyorlar. Şöyle birazcık mantık çerçevesinde davranılıp düşünülse yüzyıllardır birlikte yaşayan bu topluluk ne oluyor da son otuz yılda bu denli birbirine düşüyor? ( Ayrıca Kürtlerin kökenine baktığımızda çok büyük bir olasılıkla Türk soyundan geldiğini düşünülüyor. bu konuyu ilerleyen zamanlarda yazacağım.)
Velhasıl Türkiye Cumhuriyeti her yerden kıskaç altına alınmaya çalışılıyor ve sıra artık yavaş yavaş bize geliyor. Mısır, Libya, Ürdün, Suriye, Irak vs. son olarak İran ve en sona Türkiye. Sırada İran var sonrasında da biz. Hiçbir provokasyona gelmemeli tek yürek olarak emin adımlarla yolumuzda ilerlemeliyiz.