28 Aralık 2011 Çarşamba

SAKLANAN (GERÇEK) TARİH TÜRKLERLE BAŞLAR

            Tarih boyunca Türkler göçebe yaşamıştır yalan dolanlarıyla yıllarca kandırıldık. Aslında biraz okuduğumuz tarihimizi dikkatle ele alsak hiçbir sorunumuz kalmayacaktı. Başlığımdan da anlaşılacağı gibi neden “Saklanan (gerçek) Tarih Türklerle Başlar?” şimdi anlatmaya çalışayım.
            Bugün Çin Halk Cumhuriyeti’nin sınırları içerisinde yer alan, Xian şehrine 100 km uzaklıkta Qin Ling Shan dağlarında Ön-Türk uygarlıklarından birisi tarafından inşa edilmiş, etrafında irili ufaklı 100 adet piramitle beraber 300 metre yüksekliğinde Beyaz Piramit bulunmuştur. Dünyanın en büyük piramidi diye bilinen Keops 168 metre boyunda. Beyaz Piramit’in İkinci Dünya Savaşı sırasında Çin’e yarım malzemesi götüren bir C-54 uçağından çekilen fotoğrafla 1957 yılında ortaya çıktığı pek az kişi tarafından bilinmekte…
Bölge Çin Halk Cumhuriyeti tarafından yasak bölge ilan edilmiş durumda. Bu sebeple Mısır medeniyetlerinden çok ileri bir teknikle mumyalanmış olan cesetler Ön-Türkçe yazıtlar üzerinde araştırma yapmak zor olmaktadır.
            Mumyaların Türk soyuna ait olduğu ispatlandı ve piramitlerden büyük hazineler çıktı.
Çin Hükümeti tarafından piramitlerin aralığı toprakla dolduruldu ve dağ süsü verildi. Çekim yapmak, piramitlere yaklaşmak yasaklandı.
           

Daha önce de farklı konularda ele aldığım ve bahsettiğim dünyaya hükmeden şirketler ve sahiplerinden Baron de Guy Rothschild bakın Türk milleti ile ilgili hangi gerçekleri çekinmeden açıkça dile getiriyor:
“…
…En önemlisi, TÜRKLER MEDENİYETİN BEŞİĞİDİR VE KÖKENLERİ SÜMERLERE KADAR DAYANIR

Birincisi, ülke bor madenleri bakımından dünyanın en zengin ülkesidir ve bu maden dünyada yakın bir gelecekte, petrolden bile daha önemli bir hale gelecek.

İkincisi ve belki de en önemli olanı Türkler medeniyetin beşiğidir. Türkler, Milattan Önce 4.000’lerde Orta Asya’da yaşayan büyük bir felaketten sonra yaşadıkları yerleri terk edip, Mezopotamya’ya ve Rusya üzerinden Avrupa’ya gelen Aryanlar, yani dünyadaki en medeni olarak kabul ettiğimiz Ari Irk’tandırlar ve Avrupa’daki Finliler, Macarlar gibi bazı uluslar Türk kökenlidir. Ayrıca Anadolu’da büyük uygarlıklar kuran Hititler ve Asurluların da Türk kökenli olma ihtimali yüksektir.

Milattan Önce 3.500 yıllarında Mezopotamya’da yaşamış olan Sümerler ilk yazıyı bulan, toplumda adaleti sağlamak için ilk yasaları çıkaran ve mahkemeleri kuran, ilk para kullanan ve vergi toplaya, ilkokul açan ve tekerleği bulan ulustur: yani dünya medeniyetinin başlangıç noktasıdır ve soyları tarihçilerimizin araştırmalarına göre Türk kökenli insanlardır. Çünkü Sümerler o bölgenin yerli halkı değildirler; yani göçebedirler ve tarihçilerimizin araştırmalarına göre “kız” manasına gelen “kır” kelimesi, “öküz” manasına gelen “ökür” kelimesi gibi bugüne kadar çözülebilen 1000 civarında Sümerce kelime ve “Ayağını yere sıkı bas, Tatlı söz yılanı deliğinden çıkarır, Sel gibi silip süpürmek, Yağ gibi erimek” gibi yüzlerce atasözü bugün Türkçede kullanılmaktadır. Sümerlerin Ay Tanrısı’nın simgesi olan “Yarımay”, bugün Türk bayrağında kullanılmaktadır. Roma ve Yunan medeniyetleri Sümerlerden oldukça fazla faydalanmışlardır; mesela yapılarındaki süslemeleri ve Tanrıları Sümer tapınaklarından gelir.


Fakat biz bunu örtbas etmek için, Milattan Önce 2.000 yıllarında, yani Sümerlerden 1.500 yıl sonra başlamış olmasına ve Yunan medeniyetini, dünyadaki ilk medeniyet olarak dünyaya tanıttık. Daha da ilginç olanı, Yunanlılardan önce Mısır Medeniyeti başlamıştır; ama onlar da ancak Sümerlerden 1000 sene sonra piramitlerini yapabilecek uygarlık düzeyine gelebilmişlerdir. Mayalar ve İknalar; Sümerlerden 2000 sene sonra ziguratlarını aynı biçimde yapmışlardır.

MEDENİYETİN BEŞİĞİ OLARAK TÜRKLERİ KABUL EDEMEZDİK, BU MİRASA EL KOYMALIYDIK

Medeniyetin beşiği olarak Türkleri kabul edemezdik; tam aksine bin bir entrika ile bu kültür miraslarına el koyarak biz onları bütün dünyaya barbar, hak hukuk tanımayan bir toplum olarak tanıttık ve bunda da oldukça başarılı olduk. Sümer Kralları Urukagina ve Urnammu, çok tanrılı bir toplum kurarak, insanlar arasında adaleti sağlamak ve haksızlıkları önlemek için yasalar çıkararak, çağımız toplumlarına öncü olurlarken, bugün tek tanrılı bir toplum olan Türkiye’de bizim çalışmalarımız sonucu, fuhuş, rüşvet, hırsızlık, haksız kazanç ve gelir dağılımı aşırı düzeylerdir.

Aslında insanlar tarih kitaplarını açıp okusalar, bütün gerçeği görecekler ama insanoğlu için duyduğuna inanmak yeterlidir, okumak çok zor gelir.” demektedir.

            Görüldüğü üzere “yenidünya düzeni”, “yeni düzen” vs. şeyler adı altında dünyaya yön vermeye çalışan şirketler, kişiler Türk tarihinin yanı sıra, Dünya tarihiyle oynamaktadırlar. Nasıl ki İsrail Devleti’ni bin bir dalavereyle kurup, sahte bir Yahudi tarihi yaratmışlarsa (Hiksosların tarihini kendilerine uyarlayarak), şimdi de gerçek tarihi gizlemektedirler.
Türk Piramitleri dünyaya duyurulduğunda tarih yeniden yazılacaktır. Bu yüzdendir ki tarihimize sahip çıkmak durumundayız. Bunca zamandır kandırılan başta Türkler olmak üzere tüm dünya yeni bir başlangıç yapmak için elinden geleni yapmalıdır.

27 Aralık 2011 Salı

YÖNETİM BİÇİMLERİ VE TÜRKİYE

SOSYALİZM
Eğer iki ineğiniz varsa birini komşuya verirsiniz.

 KOMUNİZM
Eğer iki ineğiniz varsa devlet ikisini de alır, size süt verir.

 FAŞİZM
Eğer iki ineğiniz varsa devlet ikisini de alır ve size süt satar.

 NAZİZM
Eğer iki ineğiniz varsa devlet ikisini de alır, sizi de kurşuna dizer.

 TEOKRASİ
Eğer iki ineğiniz varsa devlet ikisini de alır, siz süt duasına çıkarsınız.

 BÜROKRASİ
Eğer iki ineğiniz varsa devlet ikisini de alır; birini öldürür, sütü satar, kovayı da devirir.

 DEMOKRASİ
Eğer iki ineğiniz varsa ikisi de greve gider.

 TÜRKİYE’DE
Eğer iki ineğiniz varsa devlet ikisini de alır, sonra sizi dört inek devlete borçlandırır.


11 Aralık 2011 Pazar

YAHUDİLER HAKKINDA İDDİALAR

 YAHUDİ YAZAR ARTHUR KOESLER
            “Yahudi diye bilinen ırk, Rusya’dan gelen göçebe bir halktı. Dünyada 1,5 milyon gerçek Yahudi vardır. Geri kalanların İsrail ile hiçbir alakaları yoktur. Eski Ahit’i de, İncil’i de Levi’ler yazdı” demiştir.

YUNAN TARİHÇİ HEREDOT
            Mısır tarihinde, kitle göçü diye bir olay olmadığını ve Yahudilerin Mısır’da yaşamadıklarını söylemişti.

MISIRLI TARİHÇİ MİNETTO
            Mısır tarihinde kesinlikle Yahudi diye bir ırkın olmadığını, bu ırka mensup bir tane dahi mezar veya yazıt olmadığını, Mısır arşivlerinde Yahudilerle alakalı bir bilginin olmadığını belirtmektedir. Mısır Krallığı arşivciliğe ve belgelere çok önem verirdi. Mısır tarihinde hiç Yahudilerden bahsedilmemiş olması, Yahudilerin tarihi yanılttıklarının kanıtıdır demiştir.

ALMAN YAZAR DR. ERICH BROMME
            Babil’de esir düşen Yahudilerin hiç geri dönmediklerini belirtmiştir. Yahudilerin düzgün bir tarihi olmadığı için, Babil’deki esaretlerini Mısır tarihine uyarlayarak değiştirmişlerdir. Babil’de bulunan ünlü kişilerin isimlerini Mısır’daki isimlerle değiştirip kendilerine yapay bir tarih yarattıklarını belirtmiştir.

MISIRLI EJİPTOLOG MUSTAFA GADALLA
            Tevrat’ta ve Eski Ahit’te adı geçen şahısların ve tarihlerin, gerçekleri ile alakası olmadığını ve uydurulmuş düzmece bir senaryo olduğunu belirtmiştir.
            Davut’un Sion Yıldızı, aslında Mısırlıların devlet mührü olduğunu dile getirmiştir. Yahudilerin sembollere önem verme geleneğinin Babil esaretinde oluştuğunu, fakat Babil’de yaşarlarkenhiç alakaları olmayan Mısır tarihini ve sembollerini kendilerine mal ettiklerini söylemiştir.

TEL AVİV ÜNİVERSİTESİ YAHUDİ ASILLI PROF. ZE’EV HERZOG
            İsraillilerin hiç Mısır’da bulunmadıklarını ve buna dair hiçbir iz bulunamadığını belirtmiştir. Yahudilerin, M.Ö 3000 den beri Musevi olduğu ise, tarihi bir saptırma olduğunu, aslında Yahudilerin ancak M.Ö 700 yıllarında Museviliği benimsediklerini, o tarihe kadar putperest olduklarını ve canlı canlı çocuk yakarak kurban ettiklerini belirtmiştir.
            Üstelik Yahudilerin Mısır’dan kaçtıklarını ileri sürdükleri tarihte,  Filistin bölgesi zaten Mısırlıların toprakları idi. Demişti.

YAHUDİ ARAŞTIRMACI İSRAEL FİNKELSTENİN
            Yahudilerin Mısır’da hiç bulunmadığını ve Yahudilerin sadece Kenanlı göçebeler olduğunu tespit etmiştir.

YAHUDİ TARİHÇİ JOSEPHUS
            İsrailliler, Mısır’da hiç bulunmadı. Mısır’da bulunanlar Yahudi değil, Hiksoslardı diye yazmıştı.

TORONTO ÜNİVERSİTESİ DONALD P. REDFORD
            Tora ve Eski Ahit’te yazılan göç hikâyesi    (exodus), aslında Mısır devlet düzenine uymayan ve Mısır’dan kovulan Hiksoslar’ın tarihidir. Hiksoslar, Yahudi değildi. Yahudiler hiç Mısır’da bulunmamışlardır. Hiksoslar’ın tarihini ve hikâyelerini, kendilerine mal etmişleridir. Yahudiler Babil Kralı Nabukadnezar tarafından esir alınıp Babil’e götürülmüşlerdi. Uzun yıllar sonra, Babil’den sürülen Yahudilerin sürgün hikâyesi, Mısır’dan kaçış hikâyesine dönmüştür.  Sonra düşmanları olan Firavun Ahmose’nin adını “Musa” olarak değiştirmişlerdir.        
Tarihçi Dawn Breaster; Mısır’da Mermose diye bir isyancının peşine insanları katarak Habeşistan’a götürdüğünü söyler.

PAULUSYEN TARİKATI (ANADOLU HRİSTİYAN GNOSTİZMİ)
            Eski Ahit’in, Yahova’ya tapan hırsız ve hilekar bir ırk tarafından yazıldığını ve tamamen aldatmaca olduğuna inanıyorlardı. Paulusyenlere göre Yahudiler, hırsız ve serseri bir ırktı. Onları Orta Doğu’da dolaşan, evsiz barksız Çingene sürüsü olarak nitelendiriyorlardı.
Paulusyenlere göre dünyaya gelen tüm peygamberlerin, Yahudiler tarafından katledildiği bir gerçekti.
Paulusyenlere göre Esseniler, Sümer’den gelen rahiplerdi, kesinlikle Yahudi değildi.
Paulusyenlere göre Yahudi soyundan, hiçbir peygamber çıkmamıştır. Yahudiler, Hz. İbrahim ve Hz. Musa’yı kendi soylarından olduklarını söylemelerine rağmen inanmazlardı. Paulusyenler bu konu ile ilgili olarak, Kur’an ayetlerini araştırmış ve Müslüman âlimler ile fikir birliği yapmışlardı.   

İNGİLİZ YAZAR DAVID ICKE
            Babil esareti sırasında Babil’deki sürgünler, İbrani değil Levilerdi. Eski Ahit Levilerin uydurmasıdır. Exodus hikâyesi, Mısır gizem okullarından çalınan bir kılıftır. Yahudiler tarihi yanılmak ile Tevrat’ta bahsedilen “vaat edilmiş topraklar”ın yerini değiştirme çabası içindedirler. Çünkü bahsedilen topraklar Arabistan çölleridir.

ARAŞTIRMACI SMYRNİAN BARTUNYUS (CAZY SMYRNE)
            Orta Doğu’da Yahudi diye bir ırk yoktur. Yahudiler, Yemen’den göç eden Kenanlılardır. Kenan diyarından da Filistin’e göç eden bir grup Yahudi, savaşmak zorunda kaldıkları Babilliler’e esir düşmüş ve Babil’e götürülmüşlerdi. Yani Yahudiler, Filistin’de yaşama fırsatı bulamadılar bile. Babil’e götürülen Yahudiler hiç geri dönmediler. Mısır’dan kaçan Hiksoslar Filistin diyarına yerleştiler. Babil Krallığı’nın güç kaybetmesi ve bölgede iktidar boşluğuna sebep olması nedeni ile, Hiksoslar’ın Filistin’e girmesi ve yaşamasına sebep olmuştur. Mısır’dan kaçan halk, Hiksoslar ( isyancı Mısırlılar) olup kesinlikle Yahudi değildir.
            İlerleyen zaman içinde, Mısır’dan kaçıp Filistin’de yaşamlarını sürdüren Hiksos halkının içine Kenan diyarından gelmeye devam eden Yahudiler karışmıştır. Filistin topraklarında Hiksoslarla yaşamlarını sürdüren Yahudiler, uzun yıllar sonra Hiksosların tarihini kendilerine mal ettiler. Tevrat inancına sahip olan Yahudiler, Mısır soyundan olan Hz. İsa’yı hiç kabul etmediler. Yahudilerin düşüncesi kendi soylarından gelecek olan bir peygamberin kral olması idi. Kral olabilmesi ihtimali ile Hz. İsa’yı katlettiler. Ve bu hayal ile Filistin topraklarında birçok ayaklanma gerçekleştiren Yahudiler, Roma İmparatorluğu tarafından dünyanın birçok yerine sürülmüştür. Roma İmparatorluğu Filistin ve Kudüs’te bir tane bile Yahudi bırakmamıştır. Tarih bunu doğrulamaktadır. Filistin topraklarında yine Hiksoslar yaşamaya devam etmişlerdir. Fakat Yahudiler, Filistin’den sürüldüklerinde Hiksosların tarihini kendilerine mal etmişlerdi bile.
Uydurulan Eski Ahit, Kabala, Tora ve yalan tarihleri ile Avrupa ve dünyanın birçok yerine dağılan Yahudiler, tekrar Filistin’e geri dönme hayalleri ile yüzlerce yıl yaşamışlardır. Yahudi bilginleri, bu gizli ve sahte tarihi yeni gelen nesillerine öğrettiler. Çünkü Filistin topraklarına geri dönmenin tek açıklanabilir sebebi, sahte Ahit’deki “vaat edilmiş topraklar” hikayesine sıkı sıkı sarılmaktı. Yahudilerin gerçek toprakları Arap Yarımadası’ndaki çöllerdir, yani Kenan Bölgesi. Kenan Bölgesi’ne de Yemen’den göç etmişlerdir. Yahudilerin Filistin’de ve Orta Doğu’da hiçbir hakkı yoktur. Şu an Filistin toprakları Filistinlilerindir, kendi topraklarıdır ve haklarıdır. Hiksoslar diye bilinen Mısır kaçaklarının torunları ise, bugün Filistin, Suriye, Ürdün, Lübnan bölgelerinde yaşamaktadır.       

Meşhur İsrail’in tarihi budur işte! Benim, ya da herhangi bir kişinin söylediği sözler değil bu yazılanlar. Dünyanın çok önemli üniversitelerinde kürsüsü bulunan kişilerin, araştırmacıların, yazarların yıllarını verip araştırdıkları inkâr edilemeyecek gerçeklerdir. Fakat ne hikmetse hiç kimse de çıkıp özellikle Orta doğu’da yaşayanlar, Araplar olmak üzere seslerini çıkaramıyorlar. Düzmece bir tarihlerinin olduğu, dünya nüfusuna oranlarsak bir avuç insan nasıl oluyor da tüm hükümetleri, devletleri ürkütüp, korkutup susturabiliyor.
Şu meşhur Armagedon Savaşı’nı Türkiye ile yapacak olan İsrail’e söyleyecek son sözüm:

BEKLENEN ZAMAN GELECEKTİR EY İSRAİL!
BİZ İSTERSEK; ATEŞİ KÜL, DİKENİ GÜL, GECEYİ GÜN EDERİZ.
BİZ İSTERSEK; BAŞI BEDENDEN, KALBİ YERİNDEN, AĞACI KÖKÜNDEN SÖKERİZ.
BİZ İSTERSEK; MESKENİ ÂLEM, ALEMİ KRAL, KRALI SOYTARI EDERİZ.
BİZ İSTERSEK; ZAMANI ALIR, GÜNEŞİ BATIRIR, KIYAMETİ KOPARIR GİDERİZ.
BİZ KİM MİYİZ? 100’LERCE ASIR DÜNYAYA HÜKMETMİŞ ECDADIN TORUNLARIYIZ












8 Aralık 2011 Perşembe

YÖNETİM DERSLERİ

YÖNETİM DERSLERİ -1-
Bir gün bir tavşan ağacın tepesinde oturan papağana sordu: “ben de senin gibi tüm gün boş boş oturabilir miyim?” dedi.
Papağan: tabi neden olmasın.
Sonra bir kaplan çıktı ve tavşanı yedi.
Buradan çıkarılacak sonuç; boş boş oturmak için çok yüksekte oturuyor olmanız gerek.

YÖNETİM DERSLERİ -2-
Bir gün hindinin biri, bir ağacın en üstüne çıkmak istedi ve bir inekle karşılaştı. İneğe ağacın tepesine çıkmak istediğini ama hiç gücünün olmadığını söyledi. İnek de neden benim dışkımdan yemiyorsun diyerek hindiye böyle güçlenebileceğini söyledi. Hindi dışkıdan yedi ilk gün birinci dala, ikinci gün ikinci dala ve en sonunda ağacın tepesine ulaştı. Aniden bir avcı hindiyi fark etti ve onu vurdu.
Buradan çıkarılacak sonuç; affedersiniz  ama bok yemek sizi en üste çıkartabilir, fakat hep orda kalmanızı sağlayamaz.

YÖNETİM DERSLERİ -3-
Vücut ilk kez bina edildiğinde hangi organın müdür olacağı tartışması başlamış. Beyin, vücudun bütün işlevlerinin kendisine bağlı olduğunu, o olmazsa vücudun yaşayamayacağını söylemiş. Ağız, yemek yemezse vücudun açlıktan öleceğini söylemiş. Eller, dışarıdaki bütün işi yapanın kendisi olduğun söylemiş. Birden döt ortaya atlamış ve kendisinin müdür olması gerektiğini söylemiş. Bütün organlar ona gülmüş. Buna kızan döt tüm faaliyetlerini durdurmuş. Bir gün, iki gün derken organlar artık dayanamamışlar. Ve döt müdür  olmuş.
Buradan çıkarılacak sonuç; müdür olmak için beyne sahip olmanız gerekmiyor. Herhangi bir “göt “ bunu yapabilir.

TÜRKLER ORMANA NEDEN KORULUK DER?

Türkler dinlerinin gereği doğaya saygı duyardı. Onlar için ateş, hava, su ve toprak önemliydi. Fakat Türklerde önemli bir element daha vardı...